İYİ EĞLENCELER! - dini konular
|
|
Dil altı hapı orucu bozar mı?
Diyanet İşleri Başkanlığına göre, unutarak bir şey yemek, güzel kokulu bir şey koklamak, duş alıp, diş fırçalamak, kasten yapılmadığı takdirde kusmak, kan vermek, merhem sürmek, vücuda ilaçlı bant yapıştırmak, astım hastalarının kullandığı sprey, göz, kulak ve burun damlası ile dil altı hapları, tedavi amaçlı aşı ve iğneler oruca zarar vermiyor.
Buruna enfiye ve boğaza inecek şekilde bol miktarda su çekmek, ağızdan alınan hap, şurup ve pastil gibi şeyler ise orucu bozuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığının internet sitesinden derlediği bilgilere göre, oruç, “ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten uzak durmak” anlamına geliyor.
ORUCU BOZAN DURUMLAR
Bu gidişle, utanmaktan utanan bir nesil gelecek!
“Utanmıyorsan, dilediğini yap!” ikazını, bütün büyükler tekrarlamışlardır. Çünkü insanın en güzel süsü, utancından dolayı, yüzünün kızarmasıdır. Efendimiz de (s.a.v); ”
Hayâ imandandır” buyurmuştur.
İnsan, utanma duygusunu doğuştan getirir ama imanla korur ve geliştirir. Bütün güzellikler gibi, utanmanın, iffetin, hayânın da kaynağı imandır ve bu sebeple de kadın erkek herkesin asıl değeri, doğru bir biçimde Allah’a(c.c.) ve ahirete inanmaktadır.
İslam imanı, bütün mensuplarını iffete ve edebe çağırır.
Devam?uyun "Utanmaktan uatanan bir nesil mi geliyor dersiniz?"
TANRI VAR MIDIR?
Bir üniversite profesörü öğrencilerine su soruyu sorar;
- Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?
Bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar.
- Evet, her şeyi Tanrı yarattı!
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine ‘Evet efendim’ diye cevaplar.
Profesör devam eder.
- Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da Tanrı yaratmış olur. Çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme prensibine göre de Tanrı şeytandır.
Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur. Profesör öğrencilerine bir kez daha Tanrı’nın içindeki kaderin bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur. Bu arada başka bir öğrenci ayağa kalkar ve ‘Bir soru sorabilir miyim profesör’ der. Profesör sorabileceğini söyler.
Öğrenci ‘Soğuk var mıdır’ diye sorar.
Devam?uyun "Profesör öğrencileriyle tanrı’nın var olup olmadığını tartışır"
Bismillahirrahmanirrahim
Vela havle vela kuvvete illa billahi aliyyil azim. Allahümme inni
esabet ya kadümü ya daimü yasekde yeus yabudu ya semedü ya hayyümü ya kayyümü ya zel celali ve ikram fiin teccihan fevui hasilla hala ihake ilahu aleyni teveknül tüve hüverabbilazim.
Bu dua kimin eline geçerse 7 kapıya dağıtsın muradı allah’ın izni ile olur. Duayı 7 gün
içinde çıkarsın o gün neler neler olacak göreceksiniz. Allah duanızı
kabul etsin.
Amin.
Not: göndermezseniz hiç bir şey olmaz islamiyet öcü böcü sihir büyü dini degildir gönderirseniz sevaptır göndermezsenizde hiççç bişicekler olmaz merak etmeyin ….
bazıları yok evin yanar yok kaza yaparsın yok hayatın perme perişan olur filan ne ya ;
daha beter islamiyetten uzaklaştırıyorlar insanları lütfen o şekilde mail alırsanız altındaki gönderirsen şöyle göndermezsen böyle olur yazısınıda silin öyle gönderinarkadaşlarınıza herkes nefret etmesin sonra

Peygamberimizin müjdeleyen bir rüyası
SEVGİLİ Peygamberimiz, bütün yeryüzüne gönderilmişti. Onun daveti bir ırka, millete, kavme veya yöreye değil, bütün insanlığadır. Onun için Kuran-ı Kerim’de “Ey Araplar!” tarzında bir çağrı cümlesi bulamazsınız. Kuran’daki bütün hitaplar, “Ey insanlar, ey iman edenler” şeklinde geneli kuşatır.
Kuran-ı Kerim, Hz. Peygamber’in misyonunu, “Seni bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik” (Bakara 19, Sebe 28, Fatır 24, İsra 105, Furkan 56, Ahzab 45, Fetih cümlesiyle duyurmuştu. Halbuki kendisinden önce gelen peygamberler belli bir ırka, bölgeye veya kavme indirildi.
İşte bu Peygamber (SAV), bütün çabasını insanlığın hidayetine yönlendirdi. Önce imanı öğretti. Allah’a imana ve itaate çağırdı. Sonra Yüce Rabb’e ibadet etmeye,
Devam?uyun "Peygamberimizin bizleri müjdeleyen rüyası / güzel bir yazı / önerilir"
Bu Yazıyı Paylaşın
Devam?uyun "Oruç hangi durumlarda bozulur dil altı hapı orucu bozarmı?"
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Islâm’i teblige baslamasindan sonra ilk iman eden hür erkeklerin; rasit halifelerin, asere-i mübesserenin ilki. Câmiu’l Kur’an, es-Siddîk, el-Atik lakaplariyla bilinen büyük sahabi.
Kur’ân-i Kerim’de hicret sirasinda Rasûlullah’la beraber olmasindan dolayi, “…magarada bulunan iki kisiden biri…” (et-Tevbe, 9/40) seklinde ondan bahsedilmektedir. Asil adi Abdülkâbe olup, Islâm’dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)’in ona Abdullah adini verdigi kaydedilir. Azaptan azad edilmis mânâsina “atik”; dürüst, sadik, emin ve iffetli oldugundan dolayi da “siddik” lâkabiyla anilmistir. “Deve yavrusunun babasi” manasina gelen Ebû Bekir adiyla meshur olmustur. Teym ogullari kabilesinden olan Ebû Bekir’in nesebi Mürre b. Kâ’b’da Rasûlullah’la birlesir. Anasinin adi Ümmü’l-Hayr Selma, babasinin ki Ebû Kuhafe Osman’dir. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir… b. Murra …et-Teymî’dir. Bedir savasina kadar müsrik kalan oglu Abdurrahman disinda bütün ailesi müslüman olmustur. Babasi Ebû Kuhafe, Ebû Bekir’in halifeligini ve ölümünü görmüstür. Hz. Ebû Bekir’in Rasûlullah (s.a.s.)’den bir veya üç yas küçük oldugu zikredilmistir. Islâm’dan önce de saygin, dürüst, kisilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan “hanif” bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber’den hiç ayrilmamistir. Bütün servetini, kazancini Islâm için harcamis, kendisi sade bir sekilde yasamistir.

Hz. Ebû Bekir, Fil yilindan iki sene birkaç ay sonra 571′de Mekke’de dünyaya gelmis, güzel hasletlerle taninmis ve iffetiyle söhret bulmustur. içki içmek câhiliye döneminde çok yaygin bir âdet oldugu halde o hiç içmemistir. O dönemde Mekke’nin ileri gelenlerinden olup Araplarin nesep ve ahbâr ilimlerinde meshur olmustur. Kumas ve elbise ticaretiyle mesgul olurdu; sermayesi kirk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kismini Islâm için harcamistir. Rasûlullah’a iman eden Ebû Bekir (r.a.) Islâm dâvetçiligine baslamis, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi Islâm’in yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanlarin
Devam?uyun "Hz. ebu bekir kimdir hayatı sahabe oluşu peygamberimize yakınlığı"
Vallahi özlüyorum eski ramazanları. Belki de çocukluktan ayrıldıkça maziye daha bir düşkün oluyoruz. Eskiden ramazanlar daha bir güzel olurdu.Akşam güneşin ufuktan insanlara veda ettiği vakit, iftar vaktiydi.

Seyhan Levent’in akşama Doğru proğramı sadece ramazanda yayınlanmazdı.Geçerdim balkona elimde bir bardak su hocanın Allahuekber sesini beklerken babam sofranın başına geçer kaşık elinde ”yeter vakit geldi bir Dakka durmam daha”diyerek bizimkileri kandırması, buna cevap olarak babaannemin ”boyun kadar çocuğun oldu daha adam olamadın”demesi, televizyonda ki adamın ”allah’ım sana inandım sana sığındım senin rızan ile oruç tuttum”diyen duayen sesi,iftara dakikalar kala sofraya konulan her şeyi yiyebilmeyi,iftar açtıktan sonra bir tabak çorba ve 3 bardak su ile doymayı,”oğlum suyu çok içme bir şey yiyemezsin” diyen annemin sesini,yemekten sonra babamın Maltepe sigarasını sobanın üzerinde yuvarlarken burnuma gelen yanık tütün kokusunu,babam sigarasını içerken abdest suyunu hazırlayıp leğen başında beklerken babaannemin ”şu zıkkımı dışarıda içsene”diyip eşarbını yaşmak yaparak burnunu kapatmasını, acaba bu akşam kimin mevlüd-i var diyerek erkenden teravihe gitmeyi,mevlüd lokumundan alırken sıradan 3 kez geçmeyi,teravihten çıkınca köy meydanında milletin kahkaha ile yaptığı sohbetleri,eve gelince sobanın üzerinde kuru odun çıtırtısıyla kaynayan bakır çaydanlığın fokurtusunu,annem çay demlerken babamın ”ben çıplak çay içmem yanına çıntı- pıntı getirin”dediğinde ablamın gündüzden yaptığı kuru ve yaş keklerden yediğimi,babamın çayı açık olduğunda ”bu ne biçim çay yav.çay dediğine baktın mı dünyan kararıcak”demesini,ilk bardaklar dolarken komşunun kapıya vurup ” la nerdesünüz öldünüzmü looo,”deyip çaya
Devam?uyun "Nerde O Eski Ramazanlar"
Kutsal emanetler anlamına gelen Emanat-ı Mukaddes, Topkapı Sarayı”nın hazine dairesinde saklanmakta olan, kutsal olarak bilinen kişilere ait eşyalar için kullanılır.
Bu eşyalar; üzerinde Hz. Muhammed”in ayak izinin bulunduğu bir taş, Hz. Muhammed”in bir dişi, Hırka-i Şerif, ya da Hırka-i saadet denilen Hz. Muhammed”in hırkası, Hz. Muhammed”e ait bir çift nalın; bir seccade, sancaki yay, biri Hz. Şuayb”ın iki asa, Hz. İbrahim”im kazanı, Hz. Davud”un kılıcı, Hz. Nuh”un tenceresi, Hz. Yusuf”un gömleği, 4 Halifenin sarıkları, İmam Hüseyin”in gömleği, Hz. Ebubekir”in seccadesi, Halife Osman”ın elyazısıyle bir Kur”an-ı Kerim, Cafer Tayyar”ın kılıcı, Halit bin Zeyd”in kılıcı, Kabe”nin anahtarı ve bunların dışında kutsal olduğu bilinen kişilere ait bazı altın eşya ve silah.
Aradaki benzerlik ilişkisinden dolayı, bir ibarenin dilde kullanıldığı hakiki mananın dışında başka bir anlam için kullanılması. Hakiki anlam ile mecâzî anlam arasında mutlaka bir benzerlik ilişkisinin bulunması gerekir. Amaç, anlama daha çok kuvvet ve açıklık kazandırmaktır. İstiare, lügavî mecâz kısmına girer.
Mesela Kur”an-ı Kerim”de şöyle buyurulmaktadır: “Gök ve yer onlar için gözyaşı dökmedi” (ed-Duhân, 44/29). Burada, Hz. Musa”yı dinlemeyen ve Firavn”a boyun eğerek ona uyan İsrailoğullarının Kızıldeniz”de boğulmalarına gökte ve yerde kimsenin üzülmediği beliğ bir şekilde anlatılmaktadır. Bilindiği gibi, gözyaşı dökerek ağlayan insandır. Burada gök ve yer insana benzetilmiş, kendisine benzetilen; insan hazfedilmiş, benzetilen gök ve yer zikredilmiştir. Onun özelliklerden olan ve karine teşkil eden ağlama belirtilmiştir. Ortak benzerlik üzülmedir. Zaten istiare, temelde, ana unsurlarından biri mahzuf olan bir teşbih (benzetme)dir.
Her istiarede mutlaka şu unsurların bulunması gerekir:
a- Müstear minh (kendisine benzetilen). Yukarıdaki misalde
Devam?uyun "İstiare nedir istiare kelime anlamı nedir"
Bu Yazıyı Paylaşın
Elektrik devrelerinde gerilimi belirli sınırlar içinde ayarlamaya yarayan direnç elemanlarına dimmer denir. Transformatörlerde olduğu gibi bobinler üzerinden geçen elektrik akımı, bobin sayısı ve uzunluğu arttıkça üzerinden geçen elektriği gerilim kaybına uğratır. Dimmer üzerinde bulunan bobini devreye sokmak ve miktarını ayarlamak için elektronik kontrol veya mekanik anahtar kullanılır. Dimmer sayesinde sabit olan 220v gerilimi düşürerek sıfır volta kadar indirebiliriz. Bu sayede devreye bağlanan cihaza gelen gerilimi kontrol etmiş oluruz.
Projektör lambaları için düşünürsek dimmerler, lamba filamanına gelen voltajı 0 - 220 volt arası kontrol etmeye yararlar. Projektörler bu sayede ışık gücü bakımından kontrol edilebilirler. 220 voltta tam olarak gerilime doyan lamba flamanı elektriğe karşı gösterdiği direnci en üst düzeye çıktığından ışığı da fabrikasyon değerlerinde gösterildiği ölçüde en üst seviyededir. Voltaj düşürüldüğünde, örneğin 110 voltta lamba filamanına gelen gerilim yarıya düştüğünden ışık da yarıya düşecektir. Bir başka hesapla 2000w gücündeki bir projektör 110v gerilim uygulandığında
Devam?uyun "Dimmer nedir kelime anlamı nedir"
|
|
|